Gerçek dostluk diye başlayacaktım yazıya aslında ama düşündüm de gerçek dostluk demek; herkese dost diyenler içindir.. Dost dediğin tek anlam içerir zaten oda açık ve gerçektir.. O yüzden gerçek dost demeye gerek yoktur. Çok farklı şeyler birbirinden. Gerçek dostluğa önem veriyorsan herkese dostum deme ve o kavramın içini boşaltma..

Hayat bazen insana o kadar ağır geliyor ki ne yapacağını bilemez hale getiriyor kişiyi. Eminim herkes yaşamıştır bu durumu. Kendimizle çeliştiğimiz zamanlar geldi hiç yok yere boşu boşuna efkarlandığımız günler oldu. İşte o anda yanınızda olmasını istediğiniz kişilerdir dostlarımız.

Hayatın bize sunduğu en büyük süprizdir bence Dost.. Çünkü böyle tam dibe vurduğun anlarda artık herşey bitti dediğin anda uzatır sana elini. Alır ve çeker seni her şeyin herkesin arasından. Bu dostluklarda yeni tanıdığın çok daha kıymetlidir sanırım. Bilindik varoluşları önemlidir elbette ama yıllar ilerledikçe insan olgunlaştıkça o zaman gerçekten seçici davranıyor. Büyüdükçe daha çok düşünmeye, öğrendikçe daha özenli seçmeye başlar insan yakınındakileri. Ne çocuk acemiliği kalmıştır artık, ne gençliğin körpe heyecanı. Artık kazanmış olur insan gerçek dostluğun anlamını, manasını.. İşte bu yüzden diyorum yeniler daha özeldir hayatımızda.

 

Kimileri öylesine umutsuzluğa kapılır ki dostluğa olan inancını kaybeder gerçekte dostluğun olup olmadığını sorgular duruma gelir. Umutsuzluğa kapılmamak gerekiyor çünkü hiç tahmin etmediğiniz bir anda karşınıza çıkıyor ve sizin o zor günlerinizde yüzünüzü güldürebiliyor ki zaten öyle de oluyor.

Genellemek istemiyorum ama hayatımızın olmazsa olmazı.. Yaşadığımız yüzyılda sahip olduğumuz en büyük lükstür dostluk. Çok zor bulunuyor, aramakla da bulunmuyor o gelip o zor anınızda sizi buluyor bunu öğrendim.  Ama gerçekten o samimiyeti hissettiğinizde onu kaybetmekten korkmalısınız. Yada düşündüm de korkmamalısınız yaa. Dost bu ya kaybetme korkusu onda son bulmalı. Ağzımıza her geleni de söylesek, moralini de bozsak demediğimizi bırakmasak bile dost bu umurunda değildir ki ? Zaten gerçek dostlar birbirlerini hiçbir zaman gerçekten kıramazlar. Karakterlerine bağlı olarak çok kötü sözler de söyleseler o sözlerin hiçbirini içten söylememişlerdir. O kadar laf söyler bi sırıtır sende sırıtırsın olay orda biter işte.. İyi bilirler dostlar bunları… Kaybetme korkusu olmaz ama değerlerini çok iyi bilmek gerekir.

Yani böyle her iyi anlaştığın her iyi vakit geçirip beraber gülüp eğlendiğin dostun değildir. Arkadaşın olabilir yada yakın arkadaş denebilir ama dost diyorsan eğer o senin en berbat halini de bilip kabullenebilen kişidir. Bir insanı böyle her haliyle en iyi gününde olduğu gibi en kötü anında da kabul etmek herkesin yapabileceği bir şey değildir. Herkes yapamadığından dostlukların sayısı az, özü fazladır.. Denmemeli işte benim 3-5 dostum var diye. Bu yanılgıya düşmemeli insan. Hepsi işte “ sanal “ insanları “ reel “ gördüğümüz geçici körlüğümüzdür. Bu Dost sıfatını öyle olmadık insana/insanlara yakıştırıp sonra kendimizi de değerli sanabiliyoruz bazen. Ne kadar dost dersen de laftan öteye geçmiyor(muş). Sadece ortak yaşantıların bir araya getirdiği insanlar olarak zamanın gerektirdiklerini yaşıyoruz. O hani beraber dökülen gözyaşları, birlikte yapılan salaklıklar herşey işte herşey bir cümle ile çıkıverir hayatınızdan işte o zaman geride sadece mide bulantısı bırakır.

O zaman ney yapıyormuşuz her önümüze gelene, her güzel vakit geçirdiğimiz bişeyler paylaştığımız, en çok vakit geçirdiğimiz kişilere hemen “ dost “ sıfatını yakıştırıp o bu saf kavramı kirletmiyormuşuz.

***

Hani denebilir dost olmak yıllar sürer diye ama hiçte öyle değilmiş. Gerçek dost samimiyetine o anda inandığın o denli de güvendiğin kişiyi karşında görmekmiş. O en zor anında onun varlığını her zaman yanında hissetmekmiş. Çevrendeki herkese geçirdiğin süreyle orantılı olarak yakınlaşırsın ya dost böyle değil işte, farklı çok farklı bişey.. Belki tanışmanın üzerinden 1 hafta geçer ama yılların arkadaşlığını samimiyetini yaşayabilirsin o kişiyle. İnsana tüm yaşanan yalan arkadaşlıkları, çıkara dayalı dostlukları bir anda silip attırabiliyor. İşte maneviyattır böyle dostluk zamana bağlı değildir ki. Maddeden vazgeçmek de bu olsa gerek. Nasıl oluyor bilmiyorum ama kendine güvendiğinden çok güvenebiliyorsun o dost yerine koyduğun kişiye. Kendinden bile şüphe ettiğinde ondan edemiyorsun bu böyledir yani..

Şimdi yazsan yazılmaz anlatsan anlatılmaz. Dost öyle bişey ki umutsuz bir vakaya dönüşeceğimiz anda bizi gece gece güldürmeyi başarabiliyor. Kan bağınız olmadığı halde kardeşiniz yerine koyabiliyorsunuz. Bazen kardeşinizden yakın bile olabiliyor bu dost kişisi.  Niye diyecek olursanız kardeş zorunlu kardeşlik ama dost seçilmiş kardeş oluyor. İnsan gerçekten o kadar masumane bir sevgi ile seviyor ki dostunu kimseyle paylaşası gelmiyor..

O dost ki işte gülmeyi unuttuğumuz anda bize gülmeyi tekrar hatırlatabiliyor. Şu dünyada bir insanın herşeyidir dostları. Saçmaladığımız zamanda sıkılmadan dinleyebiliyor gerçekten böyle 100 kere anlatsan birdaha ki anlatmanda tavana bakmaz eminim. Ne kadar saçmalarsan saçmala işte sabırla dinliyor ve öğüt verebiliyor. Diyecek sözü kalmadı mı ağlıyor be abi seninle birlikte ağlayabiliyor.. Daha ne olsun da ? İşte benim canım yandığında gerçekten onun da canı yanıyor, hissettiğim acıyı benim kadar belki benden daha fazla yüreğinde hissedebiliyor.. Aynı şekilde ben mutlu olduğumda benim başarılarıma benden çok mutlu olabiliyor. Oysa bir başkasının sevincine, başarılı olmasından doğan mutluluğuna kıskanmadan ortak olmak her babayiğidin harcı değildir. Dost ya hani bu git dersiniz gitmez, ittiğinde sarılır insana. Herkesten kaçmak istediğinizde sizi hiç bırakmaz ki hayır diyemezsiniz dostlarınıza. Bunların hepsini içten ve menfaat beklemeksizin sevgiyle yaparlar.

 

Hani karşında işte konuşurken birşeyler anlatma gayreti içine girmene de gerek kalmıyor çünkü gözlerinden anlayabiliyor. Ses tonundan ne demek istediğini ne halde olduğunu o kadar iyi anlıyor, beni en az benim kadar düşünebiliyor ! Garip gibi geliyor ama öyle be valla düşünüyor. Canın sıkkın moralin bozuk olur ya hani herkes sorar “ Nasılsın ? “ diye.. “ İyiyim yok bişeyim “ der az bi tebessüm edersin geçer gider. Ama dost öyle değil abi.. Nasılsın dan önce gördüğü anda ( görmese bile hissedebiliyor ) “ İyi misin ? “ sorusunu yöneltiyor. “ İyiyim gerçekten iyiyim “ diyip kahkahalar bile atsan biliyor içini iyi olmadığını biliyor ya anlıyor…

Sadece iyi gününde yanında mutluluğunu paylaştığın insanlar gibi değiller işte. Asıl için kan ağlarken yanında olup tüm derdini, tasanı paylaşır, acını gerçekten hissedebilir. Öylesine bir güven vardır ki dostluğunda temelidir. Bu güven ufacık da olsa kırılsa, dostluk tehlikeye girer, hiçbir şey eskisi olmaz dostlukta..

Sizi böyle sadece işi düştüğünde aramıyor/mesaj atmıyor çünkü ne çıkarı var nede altında yatan başka bir sebep.. Sırf merak ettiği için sesinizi duymak istediği için yada bir mesajınızla iyi olup olmadığınızı kontrol etmek için hepsi.. Çok saçma bir konu hakkında yersiz bir yerde mesaj atabiliyor mesela sırf acaba nasıl diye merak ederek..

Dost ya hani bu ama her zaman yanınızda olmayabiliyor. Belki haftada bir belki ayda bir görüşüyor olabilirsiniz. Her gün konuşup görüşmeseniz de varlıklarının huzur ve mutluluk veriyor ve her zaman var olacaklarını biliyorsunuz. Arkadaşlarınız gibi belki dostunuzla gülüp eğlenemiyorsunuz, arkadaşlarınızla geçirdiğiniz zamanın binde birini bile geçirseniz dostunuzla yinede hiçbir sorun yoktur. Yanınızda işte olmasa bile hissettirebiliyor size her zaman yanında olduğunu.

 

Velhasıl kelam her insana nasip olmayacak hazinelerdendir. Her insanın hayatında en azından bir yahut iki tane olmasını dilediğimdir. Çok olmasına lüzum yok, zaten olamaz da.

Şu zamana kadar yazmış olduğum bunca zırva ve gereksiz şeyden sonra, onlar için bir şeyler yazmam gerektiğini fark etmemle bu yazıyı yazmam bir oldu. Tarifi imkansız bişey işte yazdıkça yazdırıyor, yazdırdıkça ağlatıyor.. Dost bu işte oturup bunları yazdırabiliyor insana..

Yanımda olan, değerli olduğumu, önemli olduğumu, ne yaparsam yapayım bu durumun değişmeyeceğini bana asla unutturmayan “üç” dostuma, sevgiyle…